Bilimsel Bakış

Sahaja Yoga: Bilimsel bir Bakış
Popüler Bilim, Aralık 2001, s. 45-48

      Bazı insanlar modern bilimin keşfetmekte olduğu herşeyin insanoğlu tarafından binlerce seneden beri bilinen gerçeklerin daha bilimsel şekilde formülize edilerek yeniden keşfi olduğunu söylemekteler. Ve şaşırtıcı olarak eski ve köklü Yoga geleneğini incelediğimiz zaman, bunun pek çok örneğine rastlamaktayız. Örneğin, yoga kavramının temelini oluşturan subtil bedenin resmedilmiş şemasına göz atalım(Fig. 1). Üç ana enerji kanalı mevcuttur: sol, sağ ve orta, ve yedi tane çakra olarak adlandırılan enerji merkezi. Sahaja Yoga’nın kurucusu, tıp ve felsefe doktoru Shri Mataji Nirmala Devi bu enerji sisteminin vücuttaki merkezi sinir sistemine karşılık geldiğini açıklamaktadır. Böylece sol ve sağ enerji kanalları fiziksel olarak sol ve sağ sempatik sinir sistemi olarak belirmektedir, ve orta kanal da parasempatik sinir sistemi olarak belirmektedir. Yedi enerji merkezi (çakralar) fiziksel bedenimizde yedi sinir ağı(pleksuslar) (pelvik pleksustan başlayıp başımızdaki limbik bölgede sona eren) olarak kendilerini göstermektedir. Aslında, eski Hindistan’dan gelen bu şema ile modern tıp biliminin arasındaki şaşırtıcı benzerliği görmek için insanın doktor olmasına gerek yoktur. Örneğin bugün herkes beynin sol yarım küresinin vücudun sağ tarafını kontrol ettiğini bilmekte, tersi de karşılıklı olarak geçerlidir. Bu aynı zamanda sağ ve sol enerji kanallarında gerçekleşen şeyin aynısıdır. Bunlar altıncı çakra (optic kiazma) seviyesinde kesişirler ve beynin iki karşı tarafında son bulurlar. Buna ilave olarak, fizyolojide bilindiği gibi, beynin sağ yarım küresi duygular ve hislerden sorumlu iken sol yarım küre zeka ve mantıksal faaliyetleri yönetir. Bunlar da tamamen yoga öğretilerinde bilinenlerle örtüşmektedir: beynin sağ tarafında son bulan sol enerji kanalı duygusal hayatımızı kontrol eder. Ve beynin sol tarafında son bulan sağ enerji kanalı düşünme ve fiziksel faaliyet için gerekli enerjiyi sağlar. Fakat aslında şaşırtıcı olan bu gizli, sübtil bilginin Hindistan’da binlerce yıl öncesinden biliniyor olmasıdır (bu bilgileri taşıyan İ.Ö. 3000 senelerine dayanan arkeolojik bulgular vardır, hatta daha da öncesinde kökleri İ.Ö. 10000 ya da daha öncesine kadar uzanan Hindistan’ın felsefi yazıtlarının temelini oluşturan Vedalarda bunların izlerine rastlanmaktadır.).Öyleyse ilk anatomik çalışmaların yapılmasından binlerce sene öncesinde yogiler bu bilgilere vakıf olabilmişlerdi, çünkü meditatif konumları içinde vücutlarında enerjinin akımını ve bu gizli enerji merkez ve kanallarının nasıl çalıştıklarını hissedebilmişlerdi.

          Eski çağlarda bu bilgiler kutsal olarak kabul edilmiş ve sadece tüm hayatlarını yoga uygulamalarına adamış sınırlı sayıdaki kimse tarafından ulaşılabilmiştir. Fakat günümüzde insanlığa yeni bir fırsat sunulmuştur. Shri Mataji, Sanskritçe’de Kundalini adı verilen orta kanalın uyumakta olan ruhani enerjisini uyandıracak yöntemi keşfetmiştir. Eski çağlarda yoga uygulamalarında sol ve sağ kanalların enerjileri kullanılmıştır. Böylelikle oluşan Hatha Yoga, örneğin, sıcak sağ kanalın sembolü olan güneş (Ha) ve soğuk sol kanalın sembolü olan ay (Tha) enerjilerinin yogası anlamını taşımaktadır. Öyleyse modern ifade tarzı ile söylersek eski yoga teknikleri sempatik sisnir sistemininin enerjilerine yoğunlaşmakta, Sahaja Yoga’da ise parasempatik sinir sisteminin enerjisi aktive edilmektedir. Bu sistemin (parasempatik) fonksiyonları günümüz tıbbında da yeterince anlaşılmış değildir. Fakat Shri Mataji Nirmala Devi bu sistemin en önemli fonksiyonlarından birinin kişiye aydınlanma vermek ve kendisini tanımasını sağlamak olduğunu söylemektedir.Böylece Sahaja Yoga uygulanması kişiye çok huzurlu ve rahatlamış bir konum sağlamaktadır. Kundalini kişiye sadece iç huzuru vermekle kalmaz, bir yogiyi aynı zamanda her yanı sarmış olan (büyük pisikolog Carl Gustav Jung tarafından Kollektif Bilinçdışı olarak adlandırılan) Evrensel Güce de bağlar. Bu şekilde bireyin kendi iç enerjisi tüm evrenin enerjisine bağlanmış olur. Bu konumda birey kendisini bütünün bir parçası olarak hisseder ve dikkatini meditasyon konumunda içine yönlendirerek kendi iç bilgisine ulaşabilir. Sübtil (gizli) enerji sistemimizle ilgili tüm bu eski bilgilerde bu şekilde edinilmiştir. Fakat eski çağlarda ancak çok az sayıda yüce ruhani öğretmenler ve ermişler bu Kundalini Enerjisini uyandırabilmişlerdir. Bugün, Shri Mataji’nin benzersiz keşfi sayesinde bu uyanış binlerce insan için mümkün oldu. Ve 110 den fazla ülkede milyonlarca insan, Sahaja Yoga’da Aydınlanma(Kendini Tanıma) olarak adlandırılan bu uyanışı deneyimleyebilmektedir.

                 Böylece günümüzde Shri Mataji’nin keşfi sayesinde geleneksel  Yogası (pek çok insanın batıda yoga ile yanlış özdeşleştirdiği batılılaşmış jimnastik değil) çok yaygın ve insanlar tarafından kolayca ulaşılabilir oldu. Pek çok doktor ve bilim adamı Sahaja Yoga’ya katıldı. Bunun sonucunda Sahaja Yoga’nın faydaları üstüne pek çok tıbbi ve bilimsel araştırmalar yürütüldü. Sahaja Yoga sağlık ve araştırma merkezleri Hindistan, İngiltere, Avustralya, Rusya’da faaliyet göstermekte. İnsanların sadece Sahaja Yoga teknikleri ile tıbbi ilaçlar kullanılmadan tedavi edildikleri özel Sahaja Yoga hastaneleri vardır. Ve çoğunlukla, aralarında kanser, şeker, astım, vs gibi hastalıklarında bulunduğu rahatsızlıkların tedavileri tamamen başarı ile sonuçlanmaktadır. Hindistan’da çeşitli hastalıkların Sahaja Yoga ile tedavisi üzerine yazılmış pek çok doktora tezleri mevcuttur. Örneğin, Sahaja Yoga’nın Stresi önlemesi üzerine yapılan çalışmada iki grup üstünde meditasyon öncesinde ve sonrasında stresi ifade eden galvanik deri direnci, nabız, kan basıncı, kan laktik asit konsantrasyonu gibi parametreler ölçülmüştür. Birinci grup 12 haftadır Sahaja Yoga uygulamakta olan kimselerden oluşurken ikinci grup deneyimli Sahaja Yogilerden (2 ila 6 senedir uygulayanlar) oluşmuştur. Her iki grup da meditasyon sonrasında tüm parametrelerde olumlu gelişmelr sergilemiştir. Fakat ikinci grupta bu gelişim daha kuvvetli ve kalıcı olmuştur. Rusya’daki Tıbbi ve Biolojik Sibernetiks Enstitüsünde yapılan bir diğer çalışmada, Sahaja Yoga Meditasyonunun beynin adaptasyon kapasitesi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Uyum gerektiren bir sorunu çözerlerken Sahaja Yogilerin beyinlerinin değişik bölgelerinin elektrosefalografik topogramlarının Sahaja Yoga uygulamayan kontrol grubuna kıyasla çok daha uyumlu çalışma içinde olduklarını sergilediği tesbit edildi. Bir diğer örnek de Ukrayna’da Sahaja Yoga Meditasyonunun ve Vibrasyonların (meditasyon konumunda iken kişinin almakta olduğu enerji) kandaki bağışıklık parametreleri üstüne etkisini incelemek üzere yapılmış olan çalışmadan. Bağışıklık sisteminin merkezi organı olan Timus Bezi (TSA parametresi) üç denek grubunda karşılaştırıldı: (1) sağlıklı insanlardan oluşan kontrol grubu, (2) ischaemic Kalp Hastalarından oluşan grup, (3) Çernobil Nüklear Faciasının olduğu bölgeden gelmiş olan çocukların oluşan grup. Sağlıklı insanların Sahaja Yoga meditasyonu sonrası TSA seviyelerinde bir değişim olmadığı, (2) ve (3) nolu gruplarda ise çok belirgin bir yükselme ile değerlerin normale yaklaştığı görüldü.

          Yukarıdaki örnekler Sahaja Yoga’nın insan sağlığı ve genel durumu üzerindeki pozitif etkisini açıkça gösteren pekçok çalışmadan yalnızca birkaçıdır. Fakat daha derine gidilerek Sahaja bilgisinin teyidini fizikte de bulabiliriz. Shri Mataji bir keresinde kişinin meditasyon konumunda deneyimlediği bu sübtil enerjinin (vibrasyonlar) quantum teorisi ile açıklanabileceğini söylemiştir. O halde, quantum objelerinin bazı temel özelliklerini anımsayalım. İki elementer partikülün (örneğin elektronların) birbirlerine geçmiş konumda olduğunu varsayalım. Quantum fiziğinde bir elektron yalnızca bir partikül değildir, daha ziyade bir dalga fonksiyonu ile tanımlanmış bir dalgadır. İki birbirine geçmiş elektron tek bir dalga fonksiyonu ile tanımlıdır. Böylece onların özellikleri birbirinden ayrılamaz ve birlikte ele alınmalıdır. Örneğin her bir elektronun dönüşü tek tek bakıldığında tanımsızdır, yalnızca iki elektronlu sistemin toplam dönüşü tanımlıdır. Ancak bir gözlemci bir elektronun dönüşünü ölçerse o zaman tanımlı hale gelir. İki elektronun toplam dönüşü bilindiğinden, diğer elektronun dönüşü de aynı anda tanımlanmış olur. Bu, iki elektronun arasındaki anlık bir bilgi alışverişi gibidir. Bu olgu Einstein’ın, izafiyet teorisiyle çelişkili gibi görünmektedir, çünkü ona göre anlık bilgi alışverişi bir yana, bilginin ışık hızından daha hızlı yol alması olanaksızdır. Einstein-Podolsky-Rosen paradoksu olarak bilinen bu paradoks, veya konuma bağlı olmayan durum (nonlocality) veya quantum ışınlanma (teleportation) Einstein ile quantum mekaniğinin kurucusu Nils Bohr arasındaki büyük tartışmanın konusu olmuştur [4]. Çoğu bilim adamının Bohr’un yanında yer almasına rağmen, tartışma halen sürmekte ve Physical Review Letters gibi dergilerde çıkmaktadır. Fakat şu anda Bohr lehine çok güçlü kanıtlar toplanmış durumdadır [5-7]. Öyleyse bu paradoksun çözümü nedir? Aslında, Bohr’un quantum mekaniğine göre, birbirine geçmiş iki elektron aslında iki partikül değil, tek bir dalga fonksiyonuyla tanımlanmış bir varlıktır. İki ayrı elektronun arasında bilgi alışverişinin olmamasının nedeni aslında iki ayrı elektronun varolmamasıdır, gerçekte varolan tek obje tek bir dalga fonksiyonudur. Ve bizim bu dalga fonksiyonunu iki ayrı elektron gibi görmemizin tek nedeni bizim algılayışımızın sınırlı oluşudur. Öyleyse bu iki “ayrı” elektron birbirlerinden milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bile olsalar, onlar hala tek bir varlığın bütünlüğünün bir parçasıdırlar. Ama şimdi bütün evreni ele alalım. O, Big Bang’den sonra tek bir nebuladan oluşmuştu. O halde Evren’deki bütün elementer partiküller, çok karmaşık da olsa (nasıl ki bir nükleer reaksiyon sonucu birbirine geçmiş iki elektron tek bir dalga fonksiyonuyla tanımlanıyor), tek bir dalga fonksiyonu ile tarif edilmelidir. Fakat buradan çıkan doğal sonuç şudur ki, Evren’deki bütün elementler partiküller esasında Bütün’ün parçasıdırlar. Ve biz bir partikülü etkilediğimizde Evrendeki her bir partikül bunu anında hissedecektir, yani bütün Evren bunu hissedecektir. Bunu farketmemiz elbette ki, bu global dalga fonksiyonunun son derece karmaşık yapısından dolayı çok zordur ama bu zorluk gerçeği değiştirmez. Ve bu gerçek, Evrendeki herşeyin bir ve bütün olduğunu söyleyen yoga geleneğiyle büyük benzerlik içermektedir. Derin meditasyon konumundaki bir yogi de kendisinin bütünün parçası olduğunu hisseder, ve bu gerçekten de çok mutluluk veren bir konumdur. O halde meditasyon esnasında, kişi kendi merkezi sinir sistemi üzerinde yaradılışın bilinmeyen, ancak günümüzde quantum fiziği tarafından keşfedilmekte olan en derin gizlerini hissedebilir.

           Şimdi quantum kimyasından bir başka örneği ele alalım. Herbir enerji merkezine (çakra) tekabül eden bir element vardır. Birinci çakranın – Muladhara’nın – elementi karbondur. Karbon atomunun elektron yapısına bir bakalım. Valans elektronlarının dalga fonksiyonunun oluşumuna (yani bu fonksiyonun maksimal yüksekliğinin çizgilerine) farklı yönlerden bakıldığında,  Muladhara çakra ile ilişkili olan farklı sembolleri görmemiz şaşırtıcıdır (Fig. 2). Böylece Muladhara çakranın dört kalitesi olan saflığı, masumiyeti, bilgeliği ve neşeyi simgeleyen Swastika’yı görebiliriz. Başka bir açıdan bakıldığında elektron bulutları Omkara gibi görünmaktedir – yaradılışın simgesi, o da Muladhara çakradan başlar. Benzerlik gerçekten çarpıcıdır! İnsan bu benzerlik karşısında ancak, eski devirlerdeki meditasyon yapanların nasıl olup da bu sübtil bilgiyi meditasyonlarında doğrudan hissedebilecek kadar derinleştiklerini düşünebilir (veya bunun üzerinde meditasyon yapabilir).

         Son olarak, vibrasyonlara tabi tutulduğunda suyun bile kompozisyonunun değiştiğini gösteren bir örnek daha verelim. Deneyde [8] bir şişe normal musluk suyu kollektif bir meditasyon esnasında ortama birkaç saatliğine bırakıldı. Meditasyondan önce ve sonra, bazı yabancı madde oranlarıyla suyun bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri ölçüldü. Elde edilen sonuçlar (bkz. Tablo) vibrasyonların etkisinin bütün özellikleri değiştirdiğini göstermektedir. Saflaşma etkisi çeşitli parametreler için %10’dan %70’e kadar değişkenlik göstermektedir. En güçlü etkinin demir ve amonyak gibi, sudaki türbidite gibi başlangıçta kabul edilebilir değerlerin üzerinde olan parametrelerde olması olağaüstü bir durumdur. Vibrasyonların etkisinden sonra bütün parametreler insan sağlığı için güvenli kabul edilen değerlere inmiştir.

Özellikler

Başlangıçtaki su

Vibre edilmiş su

Permanganat oxidabilite, mg/l

6.3

5.9

Türbidite, mg/l

1.8

0.7

Kromatisite, deg.

60

47

Demir, mg/l

0.69

0.18

Amonyak, mg/l

0.9

0.6

Ortamdaki aktif reaksiyon, pH

7.45

7.55

Alkalinite, mg-ekv./l

2.4

2.3

         Bu kısa yazımızda Sahaja Yoga ile ilgili bilimsel araştırmalar ile yoga ve bilim arasındaki bağlantı hakkında yalnızca birkaç örnek verebildik. Aslında yoga ve bilim iki ayrı öğrenme şeklini temsil etmektedir. Bilim mantığı kullanırken, yoga kişinin bireysel iç deneyimine dayanır. Bu iki ayrı yolun birbirleriyle çelişkili olmadığını anlamamızın zamanı gelmiş olmalı. Aksine, birbirlerini tamamlıyorlar. Yani, biz bu harika dünyayı bütünlüğü ve tam güzelliğiyle ancak her iki yolu birlikte kullanarak anlayabiliriz.

Referanslar:

  •  U.C. Rai et.al., in: Stress Management through Sahaja Yoga, 2nd Edition. Bombay 1995.
  • L. S. Eliseeva, in: Proceedings of 2nd International Conference “Moral. Health. Peace: East-West”, St. Petersburg 19-20 September 1995.
  • T. Selezneva, in: Proceedings of 2nd International Conference “Moral. Health. Peace: East-West”, St. Petersburg 19-20 September 1995.
  • Konu hakkında bir makale için bakınız : Ansprachen und Vortrage auf Festveranstaltungen des Einstein-Komites der DDR bei der Akademie der Wiessenschaften der DDR vom 28.2. bis 2.2 (in German), Berlin 1979.
  • D. Bouwmeester et. al., Nature (London) cilt. 390, s. 575 (1997).
  • D. Boschi et. al., Phys. Rev. Lett. cilt. 80, s. 1121 (1998).
  • J. –W. Pan et. al., Phys. Rev. Lett. cilt. 86, s. 4435 (2001).
  • L. I. Tkachenko, in: Proceedings of 2nd International Conference “Moral. Health. Peace: East-West”, St. Petersburg 19-20 September 1995.